Özellikle, 2025’in kolay bir yıl olmayacağı ve şirketlerin büyümeyi sağlamak için piyasadaki ve kendi iç yapılarındaki yapısal dönüşümlerle uğraşması gerektiği tahmin ediliyor.

Ekonomik büyüme beklentileri genel olarak pozitif olsa da, grafikler büyüme ivmesindeki azalmayı işaret eden artan bir negatif eğilim gösteriyor.

Dışsal tehditler arasında enflasyon, tekrar en büyük endişe kaynağı olarak beliriyor. Yıl sonu fiyatlandırma faaliyetlerinin etkisiyle, enflasyonla ilgili endişeler artıyor.

Dövizle ilgili endişeler azalsa da, vergi yükü konusundaki endişeler ciddi bir şekilde artıyor.

“Risk Göstergelerinde İyileşme 13,5 Milyar Dolarlık Ek Yatırımı Tetikleyebilir”

Şirketlerin genel merkezleri ile olan iletişimlerde en olumlu etkiyi yaratacak iki alan, risk göstergelerindeki iyileşme ve düzenleyici çerçevedir. Anketimize katılan üyelerin beklentisine göre, önümüzdeki 6 ayda makroekonomik istikrar ve düzenleyici iyileşmeler, en az 13,5 milyar dolarlık ek yatırımı tetikleyebilir.

Özetle, Türkiye için umut var, ancak bu dönemde istişare, iş birliği ve yapısal reformların daha da kritik olduğuna inanıyorum.

Bu dönemde Türkiye’nin yatırım destinasyonu olarak öne çıkması için makroekonomik istikrarın ve düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirliğin artırılmasının gerekliliğini vurgulamak isterim. Zor zamanlarda öne çıkmak için ülkemizin iddiasını destekleyen bir ivme yakalamamız gerekiyor.

Küresel uluslararası yatırım hacminde yüzde 1,5 pay alma hedefiyle, mevcut yıllık 11 milyar dolarlık yatırım seviyesinin 20-30 milyar dolar seviyesine çıkarılması gerekiyor.

Yatırımların sektörel dağılımı, yeşil dönüşümü destekleyen yatırımlara ağırlık veren bir kompozisyona dönüştürülmelidir.

Yeşil ve dijital dönüşümü hızlandıracak teşvik unsurlarıyla desteklenen teşvik sistemimizin güçlendirilmesi, kaynakların daha stratejik yatırımlara yönlendirilmesi gerekmektedir.

Teknolojiyi benimseme, yenilik ve rekabet yeteneğini destekleyen düzenleme ve politika altyapısıyla desteklenmesi gerekiyor.